Yerel Çeşitler | Sürdürülebilir Tarım ve Toprak Sağlığı
- Havrani

- 1 Ağu
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Eyl
Yerel çeşitler veya yerel tohumlar her coğrafyanın biyoçeşitliliğinin yapı taşlarından. Farklı coğrafyaların kendilerine özgün toprak yapılarına, iklim şartlarına ve diğer çevresel etkenlere göre evrimleşerek günümüze gelen yerel tohumlar, hibrit tohumlara kıyasla daha dayanıklı.

Atalık olarak da bildiğimiz bu tohumlar genelde yüksek besin değerlerine sahip oluyor. Toprak ve toprak altı biyoçeşitliliğin korunması, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik gibi konularda da önemli avantajlar sağlıyor.
Tarımsal Sürdürülebilirlik
Doğal yaşamın ve tarımın sürdürülebilirliği açısından yerel çeşitler büyük öneme sahip.
Tarımda yerel çeşitlerin kullanımı tarım sistemlerimizin ne kadar verimli olduğunu ve iklim krizine ne derecede hazır olduğunu yakından ilgilendiriyor.

Yüzyıllarca aynı coğrafyada yetişen tohumlar coğrafyanın koşullarına, iklimine ve toprağın yapısına adapte oluyor. Hafızasında ekstrem koşulları barındıran bu tohumlar don, aşırı sıcaklık, kuraklık gibi iklim olaylarında hayatta kalabiliyor. Fazla müdahaleye ihtiyaç duymadan ekin verebiliyor.
Örneğin Şanlıurfa’nın yerel bir çeşidi olan Beji domatesi susuz yetişen bir çeşit. Bölgenin yüksek hava sıcaklıklarına rağmen sulamasız tarım ile yetişebiliyor. Beji domatesi gibi yerel çeşitlerin sulama, gübreleme ve ilaçlama gibi insan müdahalelerine bağımlılığı az.
Dolayısıyla insan müdahalesinin toprak sağlığına, biyoçeşitliliğe ve doğal kaynaklara olumsuz etkileri yerel çeşitlerin üretiminde en az seviyede seyrediyor.
Tüm bu avantajlara karşın günümüzde üreticilerin yerel çeşitlere ilgisi oldukça azaldı. Ata tohumlarının yerini aşırı müdahaleye muhtaç hibrit tohumlar aldı. Peki neden?
20. Yüzyıl | Endüstriyel Tohumların Domine Ettiği Çağ
Endüstriyel tarımın yaygınlaşması 19. yüzyılda makineleşmeyle ivme kazandı. 20. yüzyılın başlarında ise Amerika’da sentetik gübreler ve kimyasal pestisitlerin kullanımı hızla arttı.
1964-1976 yılları arasında ABD'deki mahsullerde sentetik ve mineral gübre kullanımı neredeyse iki katına çıktı. Başlıca ürünlerde pestisit kullanımı %143 arttı.
Yerel tohumlar mevsimleri dışında ekildiği zaman verim vermiyor, mevsimlerinde de endüstriyel ekinlerin verim seviyesine yaklaşamıyordu.
Daha fazla ekin vermeleri için tasarlanan endüstriyel tohumlar üreticilerin bir numaralı tercihi haline geldi. Bir arazide tek bir endüstriyel çeşidin ekilmesi en verimli formül gibi görünmeye başladı.

Ancak bu köklü değişim yepyeni bir kısır döngü yaratıyordu. Monokültür (tek çeşit mahsul ekme yöntemi) tarımı çiftçilerin kimyasallara olan bağımlılığını artırdı.
Çünkü mahsul çeşitliliğinin kaybolmasıyla birlikte ekosistemin dengesi de bozuluyordu. Çeşitliliğin getirmiş olduğu bazı avantajlar ortadan kayboluyordu.
Tarım arazilerinde toprağın organik madde oranına katkıda bulunan, zararlı türlere ve çevresel faktörlere kolektif bir direnç geliştiren çeşitli ekinlerin yerini tek bir endüstriyel ekin aldı.
Sanayileşmedeki diğer eğilimler gibi tarımda kimyasalların kullanımı da verimlilikte artış sağladı. Ancak bu dönüşüm ekolojik yıkımı da beraberinde getirdi.
Ekinlerin mevsiminde ekilip biçilmesi, toprağın organik madde oranını ve toprak altı biyoçeşitliliğini koruması gibi kaygılar yavaş yavaş önemini yitirdi.
Bugün ise dünya küresel iklim krizi ile mücadele ediyor, ekolojik yıkımı geri döndürmek—en azından yavaşlatmak—için eskiye, yerele dönüyor.
İklim Krizinin Etkileri | Yerel Çeşitlerin Yeniden Önem Kazanması
Küresel iklim krizinin en yıkıcı sonuçlarından biri iklim koşullarının müthiş derecede değişken hale gelmesi. Tarım arazilerinde yerel çeşitlerin bir arada yetişmesi ise bu değişkenliğin etkileri ile mücadelede önemli bir araç.
Şanlıurfa’nın Tohum Mirası
Şanlıurfa, bozkırların çoğunlukta olduğu bir coğrafyada. Mezopotamya sümbülü, Kara gül, Birecik ve Eğriburun zeytinleri gibi bir çok çeşit sadece Şanlıurfa bozkırlarında yetişiyor.
Bölgede binlerce yıldır çobanlık yapan aileler yerel biyoçeşitliliğe dair kadim bilgileri nesilden nesile aktararak korumayı başarmış. Bölgedeki bitkileri çok iyi tanıyor ve hangi bitkinin ne tür özelliklere sahip olduğunu biliyorlar.
Üreticiler ise bölgenin biyolojik çeşitliliğinin korunmasında en önemli aktör olarak tedarik ağının merkezinde yer alıyor.
Ali’nin Bahçesi
Havrani’nin üretici ağındaki Ali Şinikçi Birecik’teki tarım arazilerinde atalık tohumlar yetiştiriyor ve çoğaltıyor. Yerel tohum mirasını koruduğunun bilinciyle hareket eden Şinikçi Birecik’e has, nesli tükenmeye yüz tutmuş Birecik zeytinini de çoğaltıyor.

Şinikçi’nin serasında yedi bin tane zeytin ağacı kökleniyor. Birecik zeytinleri etli ve küçük çekirdekli oluyor.

Şinikçi arazilerini karma tarım yöntemiyle işliyor. Arazilerinde dut, nar, elma, çınar, selvi, erik, ceviz, zeytin, böğürtlen ve yabani bitkiler bir arada yetişiyor. Bitkilerin kök yapıları farklı olduğu için toprağı farklı açılardan besliyorlar. Toprağın organik madde oranı ve ekinlerin besin değeri korunuyor.

Şinikçi’nin arazide otlattığı hayvanları da bu döngüye toprağı havalandırarak ve toprağa organik madde (gübre) bırakarak katkıda bulunuyor. Arazinin hasada hazırlanma yöntemi 400 senedir aynı.
Asma gülü, sarı gül, oya çiçekleri, sosın (süsen) çiçeği ve diğer çiçekli bitkileri Şinikçi’nin bahçesini süslüyor. Bahçesinde kendi ektiği atalık tohumların arasında rüzgarın ve hayvanların taşıdığı türler de bitiyor.

Havrani’nin Mutfağında Yerel Çeşitler
Yalnızca bu topraklarda yetişen çeşitlerin tat profilleri Şanlıurfa mutfağının zenginliğini derinleştiriyor. Yerel çeşitlerle hazırlanan yüzlerce tarif önemli bir kültürel miras.
Çeşitliliğin sürdürülmesi ekolojik dengenin ve coğrafyanın biyoçeşitliliğinin korunmasının yanı sıra kültürel mirasın da devamlılığını sağlıyor.
Bu nedenlerle Eğriburun zeytini yağı, Derik Zeytini, Urfa Biberi, Birecik Zeytini ve daha birçok yerel çeşit Havrani’nin tariflerinde sıklıkla yer buluyor.
Ali Şinikçi gibi 20’den fazla üreticinin zamanında ekip biçtiği atalık tohumlar Havrani’nin sezonsal menülerini şekillendiriyor.

Özetle
Yerel tohumların korunması ve çoğaltımı çevresel sürdürülebilirlik ve tarımın sürdürülebilirliği alanlarında kritik avantajlar sağlayacak.
Modern restoranların tedarik zincirlerinde yerelliğe yönelmek ve misafirlerine yerel tedariğin felsefesini anlatmak gibi sorumlulukları var.
Havrani ekibi olarak mutfağımızın karbon ayak izini en az seviyede tutmak ve Şanlıurfa’nın ekolojik dengesini korumak için yerel üreticileri destekliyoruz.
Toprak ve insan sağlığını gözeten, tohum mirasına sahip çıkan üreticileri partnerlik ağımıza katmaya devam ediyoruz.
Referanslar
Kurtege Sefer, B. (2024). Gıda Krizi ve Ata Tohumlar: TİGEM Tarım İşletmeleri, Tohum Dernekleri ve Çiftçiler Arası Sosyo-Politik ve Ekonomik Etkileşimler. Mülkiye Dergisi, 48(4), 886-919.
Liebman M, Davis AS. Integration of soil, crop and weed management in low-external-input farming systems. Weed Res. 2000;40:27-47.
Kirschenmann FL. Potential for a new generation of biodiversity in agroecosystems of the future. Agron J. 2007;99(2):373-376.


